11 Ocak 2015

2Pac ve Din



"Bence zamanın birinde birkaç herifin çıkıp "hadi şu insanları kontrol altına almanın bir yolunu bulalım" dediler ve kutsal kitapları bu nedenle yazdılar."

"Tanrı'ya ibadet için kullandıkları binaların yarısını Tanri'ya ihtiyacı olanlara verselerdi, bir sıkıntımız kalmazdı"

"Tanrı'nın benimle konuşmak için neden Altın tavana ihtiyacı olsun ki?"

"Eğer kalbinde iyilikler varsa Tanrı'ya yakınsındır"

"Ve inanmasam bile onlara saygısızlık etmiyorum"

2Pac'ın Din üzerine "deist" fikirleri oldukça şaşırtıcı. Bence bu adam sadece bu fikirleri için dahi vurulmuş olabilir.

Bana çok yakın olduğunu söylemeliyim her şeyden önce. Zamanında yasaklanan Stigmata filmini da hatırlıyor musunuz? Tanrı'nın insan ile konuşması için herhangi bir aracıya ijtiyacı olmadığını temel alan bir fikri vardı sadece. İnsan istediği her noktadan Tanrı'ya ulaşabilir fikri dahi bu denli yıkıcı ve korkutucu olabilir mi?  Bu bile yasak için yeterli oldu.

Nihayetinde sadece orada doğmuş olduğun için sahiplendiklerinin "evrensel gerçeklik" olduğuna inanma fikri neden bu kadar rağbet görüyor, anlamış değilim.

Hep derim.. Bizim köyde hristiyan yoktu, sunni de yoktu. Karşı macar köyde de alevi yoktu. İki köy de coğrafi konumları gereği Müslüman. Bu iki yerleşim yerlerinde dünyaya gelen insanlar anne  ve babasını dinlerini miras alıp bunun evrensel bir gerçeklik olduğuna henüz on yaşına dahi basmadan inanmaya başladılar. Daha da enteresan olanı ise her şeyden yüce olarak kurguladıkları Tanrı'nın kendilerinin seçmediği ve miras yoluyla geçen "Müslümanlık, Hristiyanlık" gibi zorunlu seçimleriyle cennet kapısını aralayacaklarını düşünmeleri.

Başka açıdan karikatürize edersek eğer yahudiliği düşman bellemiş bir başka dinin temsilcisi 2 yaşındaki bebeğe suç isnat ediyor. En kötüsü de en yüksek akıl olarak yarattıkları Tanrı'nın da bu şekilde bakacağına inanç getirmeleri. En kabasından bir akıl tutulması değil de nedir?

İyi olun, iyi bildiğinizi eyleme geçirin. Gerisine Kant amcanın dediği gibi insan aklı ermez.

4 yorum:

c0lin dedi ki...

Bir Yahudiyi düşman edinmiyorum ama bir yahudi benim değerlerimi aşağılarsa bana zarar vermeye kalkarsa o zaman ilişkimizi gözden geçirmeye karar veririm. Tupac'ın dediği gibi Allahın bizi duyması için altın tavan'a ihtiyacı yok Müslümanlar için yeryüzü mescid ilan edilmiştir. Ve tupac'ın dediği gibi bağışlanan paralar gerçekten geriye dönüşlü olsa aç insan kalmazdı o yüzdendir ki mübarek cuma günlerinde namaz çıkışınca elim cebime gitmiyor bir türlü cami tadilatına gidicek biliyorum o para ama neden gece 10'dan sonra kapalı oluyor camii bu ve bunun gibi bir sürü soru. Allah yardımcımız olsun. Teşekkürler.

cikkoleite dedi ki...

"Bazen tek care bir hikayeye inanmaktir"

Ulak filminde duymustum bu sözü.Herkes inanacak bir hikayeye muhtac.Dinlerin temeli de inanmak ile basliyor.Görmedigin halde bir yaraticiya inanmak,insanlarin peygamber olabilecegine inanmak.Inanmayanlar bile bir teoriye,hipoteze inaniyor farkinda olmadan.

Borges dedi ki...

Cikkoleite: İnanmak güzel.. Tanrı inancından bahsediliyor burada. Görmüş mü onu? Gördük mü onu? hayır. Ama var olan akıl da bir yerde en yüksek aklının kurgusunun başka şekilde olacağına dair inanç oluşturuyor insan içinde. Mesele bu biraz. İnsan aklının sınırlarına sığmayacak ölçüde aşkın bir gücün neleri isteyebileceği konusunda akıl yürütme de bir inancı doğuruyor diyelim. Öte yandan kurumlara karşı inanç bende de çok yoktur 2Pac gibi

Muratonovic dedi ki...

bu evrimin bir sonraki aşaması savunma önündeki oyuncuların ikiye birlerle ve driplinglerle kat etmesi olacak gibi.

Çünkü bu oyuncuların pas yaparak oyun kurmasına yavaş yavaş çözüm bulunmaya başlandı ama bu sefer de bu oyuncualrın önünde dripling yapacak alanlar oluşmaya başladı. Bu boşlukları kullanmayı akıl eden ve beceren defans önü ortasaha fark yaratacak ve evrime yeni yön verecek...

aslında bu ön libero veya defans önü orta saha evrimi taa Beckenbauer zamanlarına kadar gider. Oralardan ne bileyim Tolunay-Tugay tipi adamlardan Lucescu ile beraber çift-önliberolara geldi şimdi teke döndü ve artık iki yönlü ortasahalar olmaya başladılar.

Çok koşan mı, çok basan mı yoksa çok teknik olan mı ?

Emre Belozoglu o yüzden 10 Numara yerine ön-libero gibi yetiştirildi. Biraz da önünde Hagi olduğu için öyle başladı. Ama ilk çıkışı ve yetenekleri açısından en doğrusu belki de 10 Numara idi. Şimdi Hagi ön-libero olsa aynı farkı yaratabilir miydi ? Muhtemelen hayır. Emre'de de Hagi potansiyeli vardı ama sanatçı olmak yerine emekçi olmayı tercih etti, body building'ci gibi kas yaptı ve belki de kariyerini olabileceğinden çok daha düşük seviyede geçirdi. Bir Arda veya daha fazlası olabilirdi, şampiyonlar liginde final oynayan takımın yıldızı olabilirdi. Oraya yaklaştı ama olamadı.

Sergen mesela. Diyelim çok koşuyor olsaydı iyi ön libero olabilir miydi ? Evet olurdu. Ama iyi koşuyor olsaydı ve kendine baksaydı bir Zidane olurdu, ve iyi bir Zidane'ın yanında bir ön-libero olarak çok da fark yaratmazdı.

Evet ön-liberolar teknik olmalı ama elinizde bir Sergen varsa, Emre Belözoğlu, Sneijder, Bilal Kısa varsa bu adamların yeri 10 Numara olmalı...