20 Şubat 2014

Wenger Şansızlığı

Bayern Münih geçen sene olduğu gibi bu sezon da Arsenal’i deplasmanda iki golle geçerek turu daha ilk maçtan bitirdi.  Maçın ikinci yarısı ve skor Arsene Wenger’in bu maça dair ana planına gerçek bir haksızlık, belki her şeyden önce bunu belirtmek gerekir.

Daha önceden de bu maça dair yazı yazdığım zaman Arsenal’in örnek alması gereken karşılaşmanın Nürnberg maçı olduğunun altını çizmiştim. O maçta ilk gol yine Bayern’den geliyordu ama o gol dakikasına kadar Nürnberg kaleye çekilen şutlarda 6-3 üstünlük sağlarken yaratılan net pozisyonlarda ise 3-0 öndeydi. Nürnberg’in Hollandalı hocası  Verbeek geçtiğimiz yıllarda Mourinho yönetimindeki İnter gibi Guardiola’nın sisteminin dengesini bozmuştu 4-3-3 ön alan presiyle. Arsenal da maça benzer şekilde başladı ve ilk on dakika içerisinde pek çok pozisyon buldu.  Elbette tam bu noktada uzun zaman sonra Lahm’ı yeniden beke çeken Guardiola’nın da yanlış seçiminin payı vardı. Artık savunma önü oyun kurucularının futbol yeteneğinden ziyade “zekası” çok daha önemli oldu modern futbolda. Schalke bu yüzden savunması çok iyi Jones’u gönderip stratejik zekası çok daha iyi olan Neustaedter’i takımda tuttu. Philipp Lahm’ın merkezde olmadığı Thiago’nun da oldukça kötü gününde olduğu bir karşılaşmada o bölgeye Arsenal öyle pres yaptı ki Bayern Münih’in fiyakasını bozdu.  Lahm’ın gizli kahramanlığı da biraz burada yatar. Topu hangi noktaya oynayacağını görmesi, oyun zekası diğer orta sahalardan daha az olan futbol yeteneğini dahi önemsizleştiriyor.

Mesut Özil’in yaptırdığı penaltı şüphesiz ki maçın iki kırılma noktasından birisiydi. Daha önceden Şampiyonlar Ligi maçında penaltı kaçırmasına rağmen topun başına geçmesini ben daha penaltıyı kullanmadan yadırgadım. Üstelik burada Manuel Neuer gibi alt yaş milli takımlardan bu yana beraber oynadığı bir kaleci varsa.. Burada Arsenal iki kez yıkıldı.  Ayağına gelen golü tepmesi bir yana Mesut’un bozulan moralinin maç boyunca düzelmemesi..

Arjen Robben’in müthiş top kontrolü ve kaleciyi oyun dışına iten hamlesi ise maçın ikinci kırılma anıydı. Penaltının kaçırılması dahi önemsiz bir detay olacaktı zira Bayern Münih’e karşı 10 kişi oynamasının yanı sıra Mesut Özil’i sahada tutan Wenger’in takımı savunma açısından güçsüzleştirmesi Bayern’in maçı hentbol müsabakasına çevirmesine yetti.  Guardiola ikinci yarı bütün doğruları yaptı ki oyunu okuması onun belki de en iyi özelliğidir. Lahm’ı merkeze çekti, ikinci sarıdan atılma tehlikesi yaşayan Boateng’i aldı ve Martinez’i de stopere kaydırdı. Nihayetinde Bayern’in ikinci yarıda 328’e 17 gibi paslarda üstünlük sağlayacak oyun hâkimiyeti de bu şekilde sağlanmış oldu. Maçın hemen başında çektiği şutu muhteşem bir şekilde kurtaran kalecinin oyunda olmamasını fırsat bilen maçın görünen kahramanı Toni Kroos’un düzgün vuruşu ile öne geçen Bayern Münih turu o saniyede atmıştı artık.


Arsene Wenger’in kura şansızlığı bir yana iyi oynadığı pek çok maçta hak ettiği sonucu alamamasını artık farklı bir şeye yormak gerekir. Her zaman Şampiyonlar Ligi’nin en iyi oynayan takımını kendisine rakip olarak çeken Arsene Wenger ile teknik adamlık kariyeri daha eskimemiş olan Guardiola’nın üçüncü kez karşılaşmasını açıklamak da zor.  Bu neyle açıklanır ki? Dünyanın en formda takımlarını çekiyor ve herkese inat o takıma hakimiyet kuran oyunun stratejisini belirleyip sahada uygulatıyor ama bir türlü skor ve sonuçlar onun istediği gibi olmuyor. Bazen penaltı bazen bitirici vuruş eksikliği hep onu bu ligde geriye itiyor.  Bayern Münih yine turu geçerdi ama kırmızı kart sonrası olduğu kadar kolay olmayacağı bir gerçekti.

Hiç yorum yok: