5 Şubat 2014

Hakan Şükür Mevzusu


Geçenlerde konumuz Hakan Şükür'ün görevine son verilmesiydi. AKP'den istifa edince aslında ne ilginçtir diye devam etmesi gereken cümle mevzu bahis konu Türkiye olduğunda daha çok "beklendiği" gibi  diye devam ediyor ve nihayetinde görevine son verildi ile kapatıyoruz konuyu. Bu memleket gerçeğidir. En başta Hakan Şükür o partiye müdahil olduğunda en azından AKPli olmayan, AKP zihniyeti ile çelişen insanların 12 yıla yaklaşan iktidarı altında ne şekilde haksızlığa uğradığını bizzat şimdi kendisi görmüş müdür? Tam da Hakan Şükür gibi mesleğinde donanımlı, yetenekli ve konusunda uzman kişiler AKP'nin medya hakimiyeti ve benden olmayan yaşamasın mantığının sonucu internet köşelerinde yazı yazmaya mahkum edildiğinin farkında mıdır? Yani toplamda ROK'un Sabah'a geçişiyle kendisinin Lig TV'den gönderen zihniyeti dar çerçevede ele almaktansa geniş yelpazeden bakıp kurulan hükümranlığının boyutunun farkında mıdır? Altında yapılan nice haksızlığı düşünüyor mudur?

Çünkü Hakan Şükür bu ülkenin futbol yorumculuğu konusunda bana göre bir numara olsa da herkesin listesinin ilk üçüne girer. Lig TV'de olmayı ondan başka hak edecek bir başka insanı bulmak çok zordur. Buna rağmen üzerine basa basa söylemek gerekirse sonuna kadar hak ettiği o koltuğu altından çekenler, diğerlerine neler yapmıştır tam da bu şekilde, bunu görebiliyor mudur? Nihayetinde hali vakti yerinde olan Hakan Şükür Lig TV olmadan da başka şekilde o parayı kazanır ya da ihtiyacı olmaz ama tek geçim kaynağı yazmak olan nice insan görevinden haksız yere ya da sadece iktidarı eleştirdiği için işinden olanların yerine kendisini koyabiliyor mudur?

Soruyorum çünkü bu insanların "hak" "hukuk" "vicdan" söz konusu olduğunda Mısır'daki öldürülene başka 6 insanın başına çöküp 19 yaşında gencecik çocuğu öldürmesine başka bakıyorlar. Görmüyorlar değil.. Bakın Zaman gazetesi öyle bir değişim içerisine girdi ki birGün'ün manşetini twitter'dan paylaşacak kadar çığır açtılar. Görmüyorlar değil..  İşlerine geldiği gibi her şey.

Daha başka ayrıntılar var bugün maalesef bir başkasını etkileyeceği için dile getiremeyeceğim..

Milliyet'te çalışmaya başladığım dönem bir telefon gelmişti sevdiğim bir abiden. Onu aramışlar, Avrupa Futbolu'na hakim genç kuşaktan birilerini bize önerir misin demişler. Ulusal yayın yapan bir AKP TV kanalı. Ben o dönemde hangi kanal hangi zihniyeti temsil ediyor, haberim bile yok. O da benim ismimi önermiş, bunu haber vermek için de beni aradı. Kanalın eski spor müdürünü tanıyorum. Ben o dönem daldım gittim ama o kanaldan bir başka arkadaş aylar sonra o süreci anlattı bana sonra. ismimi duyar duymaz önce beni tanımadığından sıcak bakmışlar, araştırınca hemen vazgeçmişler. Sergen kadar yetenekli olmasak da Bayern Münih'in  Sergen'i isteyip kısa bir araştırma yapması sonrası vazgeçmesi gibi bir şey. Bizi geçin, muhtemelen editörlük tarzında yine bol sömürüye dayanan bir tekliftir ama bu işe yıllarını vermiş, gerçekten de işbilir nice insan neler neler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor şu süreçte.. Sadece benim başıma iki kez geldi. Pek çoğunu biliyorsunuz ama pek çoğu basına haber dahi olmadan görevlerinden alındılar..

Başa dönelim. Hakan Şükür'ün iyi bir yorumcu olduğu konusunda da tartıştık yine. Sadece Hakan Şükür değil mevzu. Fatih Terim'in başarılı bir teknik direktör olması ve bu ülkeye bir benzerinin olamayacağı derecede hizmet etmesine kadar pek çok konuda yine anlaşamadık.

Neden?

Sevmedikleri adamların herhangi bir konuda iyi olması diye bir ihtimal yok çünkü. Nasıl anlaşacağız bilmiyorum ama 7 yıl 7 ay Almanya'da kaldıktan sonra sanırım ben gördüğümü söyleme konusunda biraz başkalaştım. Memleketteki kutuplaşmanın her iki tarafıyla da iyi geçindiğimi söyleyemem işin doğrusu. Konuşulmayacak derecede fanatizm söz konusu artık.. Eğer sen bu "gerçeği" vermezsen nihayetinde bütününden çıkaracağın o "gerçek" de hükümsüz kalır, bunu bir anlasalar..

Sonumuz hayrola.

Hiç yorum yok: