25 Temmuz 2013

Kimden neyi bekliyoruz?



Hiçbir zaman ekşi sözlük'ü cisimleştirip tek başına birey olarak algılayıp eleştiri yapanları anlamadım. Ekşi sözlük ssg'nin de en son net bir şekilde açıkladığı gibi birbirerinden bağımsız insanların denetimsiz olarak düşüncelerini yazdığı twitter ya da facebook benzeri bir oluşum. Yahu bu açıklamaya ihtiyaç var mı ki? Nasıl işlediğini bilmiyorlar mı?  Mesele şikayet eden insan kendisi ya da eylemleri hakkındaki "ortalama görüş" çok hoş olmadığı vakit bu gerçeğin nedeni üzerinde kafa yormak yerine "ekşi sözlük bana haksızlık yaptı" gibi bir çıkışsöz konusu ki bu daha çok hatasını ya da toplum nezdinde var olan algısını/yansımasını kabul etmemek üzere bir direniş aslında. Gerçekte insanlar benim hakkımda bunları düşünüyor olamaz diyor gizliden.

İktidarın Gezi Parkı direnişinin kendiliğindenliğini kabul etmeme üzerine verdiği çabanın bir benzeri. Çünkü öyle olamaz, insanlar o şekilde düşünemez, mutlaka ortalaması iyi olmalı ya da birileri tarafından yönlendiriliyor v.s. Bugüne kadar iktidarın gezi parkı direnişine karşı takındığı tutum aslında kibiridir. Gerçekte eylemlerinin azımsanmayacak kalabalığı içeren bir kesim üzerinde böylesine olumsuz sonuç doğurduğuna inanmak istememeleridir. Burada samimidir de. İyi şeyler yaptıklarını düşünüyor ve bu kadar kalabalık bir çevrenin nefretini kazanmış olamazlar diye bakıyorlar. Tam da bu yüzden gerçekdışılığa kaçarak Yiğit Bulut'un deli saçmalarına sığınıyor zira onları rahatlatıyor, daha da kötüsü bunlara inanıyorlar.

Bunların dışında Şafak Sezer'e fazla yüklenildiğini düşünüyorum. Ahmet Kaya'yı linç ettikleri o gecede Serdar Ortaç'a dair eleştirilere karşı Savaş Ay'ın tavrı doğruydu. "Serdar Ortaç ne diyecek ki? Ancak insani olarak pişmanlığını dile getirebilir, ideolojik olarak yaşama karşı duruşu ne oldu ki burada bir şey olsun, açıklama getirebilsin.? "

Şafak Sezer'den neyi bekleyebilirsiniz ki? Gerçekten beklenti neydi? İktidar kılıcı çektiği anda düşüncesinin arkasında duracağını mı? Herkesin izlediği bir yerde savaş olsa belki olurdu ama burada iş değişiyor.

Bedeli sessizce öderken kimse sizi alkışlamayacak. Birilerine hoş görünmek için değil karakteriniz gereği bazı eylemleri eylemiş değilseniz işiniz çok zor. Ve hak veriyorum, bir kaç günlük alkışın bedeli sandığınızdan çok daha ağır olabilir.

Gezi Parkı modaydı. Halkın büyük bir kesimi burada olan her insana karşı sempati besliyor, alkışlıyor ve hatta kahraman ilan ediyordu. Gezi Parkı Direnişinin içeriğinden ziyade bu toplumsal kendinden geçişten kendi çapında ufak çaplı alkışlar koparmak isteyen pek çok insan destek verdi.

Lakin bu işin bir de bedeli vardı arka sıralarda..  İktidar ya da bu Gezi Parkı'na destek vermiş olan her ünlü iktidar tarafından cezalandırılacaktı. Bir miktar paradan ve hatta işinden gücünden olma tehlikesi söz konusuydu. Şafak Sezer burasını fazla düşünmedi, pek çokları gibi korktu.

Sadece o değil pek çok insan korktu. Alkış dönemi sona erdi. Şimdi kimsenin görmediği yerde iktidarın kendileriyle hesaplaşması karşısında "dik durmaları" gerekiyordu.

Mümkün mü? Bazıları yıllardır muhalif olmanın  cezasını "sessizce" ödüyor.  O "Marjinal" diyerek kovmaya çalıştıklarınıza bakın. Hepsi bedel ödemiş, aslında var olan koşulları kaçınılmaz sonuç. Hepsinin başlangıç noktasını artık kavrayabilecek düzeyde eylemci oldunuz. Karakterli olanlar muhalifliğe  binbir türlü zorluk ve zahmet altında devam etti.

Bakın ben size gerçek bir hayal kırıklığını göstereyim. Aşağıdaki videoda o STV mikrofonunu boşverin, Okan Bayülgen'in vermek istediği mesaj direkt iktidara yöneliktir.  Kızmıyorum, büyük paralarla oynayan adamların böyle tehlikeli oyunlara girmesi mümkün değildir. Kızmıyorum çünkü Okan Bayülgen oyuncu olmak için Televizyon Çocuğu programını yaptığı zamanları çoktan geride bıraktı.  Lakin bu kaypaklık da sinir bozucu. Altına çok başka niyetler sergilemesi, köylü kurnazlığı da keza aynı şekilde.

..eğer bu açıklamaları Gezi Parkı Direnişinin misal yedinci gününde yapsaydı olurdu ama bugün değil Okan'ım.

Okan Bayülgen'in böylesine korktuğu bir yerde bırakın yahu Şafak Sezer'i iyi kötü direnişe kattığı iki heyecanla hatırlayın.. Yine alkış malkış koparmak için olsa da dışarı çıktı Şafak Sezer gibi bir adam, eylemci oldu. Sevinmek gerekir, sevmek gerekir hatta ve bu özür dileyişi de "gücüm benim bu kadar" olarak algılayıp üzerine gitmemek gerekir..





Hiç yorum yok: