26 Ocak 2011

" Çoğunluk "



Bir film. Ve mutlaka..

Süper, muhteşem filan değil ama izlenmesi gerekir. Dahası film size kendisini hikayesi, kurgusu ve oyunculuklarıyla değil gerçekçiliği ile izlettirecektir. Kusurları da bir hayli fazla olsa da film çoğunluğun iki yüzlülüğünü sinemaseverlere değil bu ülke insanına anlatabilmenin güzel bir yolunu bulmuş. Aslında bir mesaj değil toplumun içeriğine dair bir bilgi. Sadece bir şeyi görün diyor size.. Pek çok söylemin içerisinde sızan kavramların çıkış noktasını gösteriyor bir bakıma. faşizm, ırkçılık ve daha görünmez suçların aslında ne kadar da gözümüzün önünde olduğunu ve daha belki de onu nasıl sıradanlaştırdığımızı bize çaktırmadan söyleme derdinde.. O kadar çok olağanlaştırılmış ki ayırdına bile varamıyoruz.. Farkında olsak da içselleştirdiğimizden dolayı tepkisizleştirildiğimizin görsel anlatımı.

Ben derim ki bu ülkede yaşam sürmüş insanoğlunun bilmediği bir kare yok bu filmin içerisinde. O kadar bilindik ve tanıdık ki başladığınız anda film bitiveriyor, gerçekçiliği akıcılığını sağlıyor. Nedenleriyle, nasıllarıyla uğraşılmamış.. Sonucu da önemsiz ama aslında bu şekilde ilerler iken yaşamın içerisinde normal hayatta damgaladığınız, kabul etmediğiniz pek çok suçun nasıl işlendiğinin ve sonucunda bunun farkına varılması yönetmenin derdi olsa gerek..

Bir yerde çoğunluğun algısı konusunda şüpheye düşüp kimi ayrıntıları abartı bulabilirsiniz ama tam da bu noktada durup düşünmek gerekir; nerede duruyorum ben ?

Arena programının zirvede olduğu dönemde Uğur Dündar'ın ortaya çıkardığı bir Muz tarikatı vardı. Orada insanlar yaşamının son anlarında olduğunu algıladığımız yaşlı başlı bir dedenin pipisini öpüyorlardı inancı gereği. Yuh demiştim, ohaa diye haykırmıştım durduğum yerden ve hatta haberin düzmece olduğuna gönülden inanmıştık.. Ve fakat İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerin dışarısına çıkıp diğer şehirleri ziyaret etmenin dışında köylülerin temelini oluşturduğu ve bu yüzden ülkeye göre ezelden beri daha muhafazakar olan kesimin yaşadığı Almanya'ya da gelince bu gibi inançların aslında çok da olağandışı olmadığını görebiliyorum..

Bazı ayrıntıları gerçek dışı buluyorsanız o daha çok durduğunuz yerin çoğunluğu algılayabilecek konuma sahip olmadığını gösterir. Dahası filmin sonunda "e ne var bunda" diyorsanız inandığınız ahlaki değerleri sorgulamadan geçirmelisiniz. Şunları sormakla başlayabilir çok şey: Acaba benim kimi değerlerim toplum baskısıyla oluşmuş ve diğerlerine zarar verici niteliğe sahip midir? Bunlar benim belirlediğim bir içerik midir yoksa çoğunluğun algısı tarafından belirlenmiş olanı kabul etmekten başka şansım kalmamış mıdır ki dünyanın en büyük suçlarından birisine "ne var ya bunda" diye yaklaşıyorum ?

Süper değil ama güzel bir film.. Anlatım biçimi açısından aslında çok çok başarılı.

1 yorum:

altiparmakli dedi ki...

Çok güzel özetlemişsin abi. Ben oyunculukları da çok başarılı buldum.
Filmin sonlarına doğru olan Mertkan'ın rüyasında taksiciyi görmesi, ona sarılması çok hüzünlü sahnelerdi, gözlerimden yaşlar süzüldü.
Ve böyle bir filme daha güzel bir isim konulamazdı.
Benim hikayem, senin hikayen, bizim hikayemiz. Çoğunluğun hikayesi.

Son zamanlarda izlediğim en iyi Türk filmi.

Vavien'i izledin mi Orhan abi?