22 Eylül 2010

İ Spit On Your Grave.!




Aslında ben gecenin bir vakti Boris Vian'ın aynı isimli kitabını okuyordum. 'Mezarlarınıza tüküreceğim'. Eserin içeriği ile ilgili bir soru kafama takıldı ve bunun araştırması içerisinde bu filme denk geldim. Hatta baya bi tuhaflık yaşadım aslında..

Boris Vian kitabı Vernon Sullivan takma adıyla yayımlar ve erotizmi aşırı gerçekçi bir şekilde tasvir etmesi nedeniyle yasaklanır. Para cezasına dahi çarptırılır. Kitabın içeriği gerçekten fazlasıyla pornografiktir ve fakat bu film de aynı nedenlerden dolayı yasaklanmıştır ve içerisinde yaklaşık yarım saat süren tecavüz sahneleri vardır.. Dahası Boris Vian'ın eserinin filmi de çekilmiştir ve hatta yazar bu fimin galasında rahatsızlanarak yaşama veda etmiştir.

Elbette Boris Vian ellili yılların sonunda vefat eder iken film yetmişli yılların sonuna ait ama gecenin bir vakti artık her şey yavaş yavaş anlamını yitirdiğinden oturdum filmi bu şekilde izlemeye başladım ki hemen başında kitabın içeriğinden çok başka bir film olduğunu anladık ama yine de izledim.

Ağır tecavüz sahnelerine ve pornografik içeriğine rağmen çok etkilendim.. Bugünlerde 2010 modeli piyasaya sürülüyormuş ve aslında kult bir film izlediğimin farkında bile değildim. Boris Vian'ın kitabından çok daha fazla etkiledi beni. Çünkü çok açık bir insan gerçeğini ortaya bu şekilde koyması adına oldukça değerli.

Filmin konusu basit. Bir yazar kitap yazmak için geldiği bir tatil kasabasımsı bir yerde sıradan dört insanın vahşetine maruz kalır. Sonrasında ise tek tek intikamını alır.

Bitti..

Mesele şu ki her insanın içerisinde olan o vahşetin dışarıdan ne kadar görünmez olduğunu size bu sinema yapıtından daha iyi kimse anlatamaz. O hayvanlık dürtüsünün dışında sürülen yaşamın içerisinde bu kötülüklerin ne kadar görünmez olduğunun da altı kalın kalın çizilmiş. Özellikle kadının intikamını alması esnasında tek tek gözlemlediği karakterlerin olağan yaşamı verilmek istenilen mesaj açısından önemliydi.

Tecavüzü gerçekleştiren bir ya da iki kişi değil birbirlerinden farklı ve o bölgenin insanlarının temsilcisi konumunda dört insan. O tenha bölgenin çoğunluğunu oluşturması bakımından aslında ele alınan öznelliğinden bağımsız ' insan'. Sahnelerin çok uzun sürmesi varolan vahşetin sonrasındaki 'olağan yaşam görüntüleri' eşliğinde akıldan çıkmamasını sağlıyor. Dışarıdan bakıldığında sıradan olan insanın içerisinde olan hayvanlığın güzel bir anlatımıdır.

Toplumsal ahlak eleştirisinden ziyade varolan insan gerçeğini ortaya sinema diliyle anlatmaktır yönetmenin meselesi. Bu filmi vahşi ya da pornografik içeriğinden dolayı tuhaf bulanlar olabilir ama gerçekçiliği konusunda şüpheye düşenlerin çok sayıda olmayacağını biliyorum. Hatta dile getiremeseniz dahi bizzat kendinizden yola çıkıp bu sonuca varacağınızı da biliyorum.

'En iyi eylemlerimizden dahi aslında utanç duyacaktık; eğer onların arkasında yatan itkiden haberiniz olsaydı..' (biryerdeokumuştum)

5 yorum:

Pan Monroe dedi ki...

bunu okuduğumda 16 yaşındaydım, ki okuyamadım. Akabinde "kırmızı ot" dediler, dedim "ver onu da ver" .. Akabinde uzun yıllar Vian'dan "dünyanın en kafa açan yazarı" olarak nefret ettim ben. Nedendir, Boris Vian okuyamam ben hala, elime almaya cesaret edemiyorum herifin kitabını.

Borges dedi ki...

Pan Monroe: BU Vian eseri dönem itibari ile çarpıcı/tabu yıkıcı ama bugüne kendisini ne kadar taşıdığı konusunda tartışmalı bir kitabıdır belki ama 'günlerin köpüğü' mutlaka derim.. Mutlaka;)

Borges dedi ki...

Zarkufil: Yorumunu yanlışlıkla reddettim. Bir daha gönderir misin ?

BU arada bu film bahsedilen kitabın filmi de değil. Orada dört-beş arkadaş kimi geyikler yapsa ve çok farklı.

Boris Vian ırkçılık konusunu işliyor ve hatta işlemiyor, alaycı bir dille ısırıyor. Toplumsal ahlak eleştirisi var ama burada daha çok 'İnsan gerçeği'. 1959'da Vian'ın kitabı filmleştiriliyor lakin bu 1978 yapımı..

Günlerin Köpüğü kesinlikle.. Bir daha okumak için yeniden hazırlanıyorum misal ben..

Ihsahn dedi ki...

"Pekin'de Sonbahar" adlı kitabı da çok ilginçti. Bir adamın 1930'lu, 40'lı yıllarda bu tür kitaplar yazabilmesi çok etkilemişti beni. Yazık ki erken veda etmiş hayata. Zaten genç yaşta yazarlığı bırakıp caz müziği icra etmeye başlamış. Çok farklı bir yazar Boris Vian. Değeri de sonradan anlaşılanlardanmış.

varol döken dedi ki...

ben bu boris vian'ı sevemedim bir türlü... hem de okudum bayağı... bir tek çıtır kızlar çıtır bir kitaptı... fazla bohem gelmişti bana, yaşadığını yazmamış gibi...

bir de orhan pamuk sen ne kötü bir yazarsın yahu (kusura bakma borges yeni hayat'ı okuyorum bir yandan kusuyorum:)